2 Ağustos 2013 Cuma

hissedemiyorum ama hayal ediyorum...

kızımı doğurmak için hastaneye gitmişim, babam yanımda. köşede hastane odasında oturuyor. uzaktan yarım bir gülümseme var dudağında. tam değil. çünkü içinden kahkahalar atsa da dışına yansıtamıyor, çizgisini bozamıyor, duygularını gösteremiyor. ama aslında gülüyor. herkes benim başında ama o uzakta duruyor. genelde öyle yapar; curcunanın içine girmez, bir parçası olmaz ama aslında içindedir. tasvip etmiyormuş gibi görünse de, aslında laylaylom yapıyorsunuz dese de, içinden katılır.

sancılarımda beni rahat bırakmak istiyor. boyle durumlardan bunalır. ama yorgun olduğundan çıkamıyor. mecali yok. bakıyor uzaktan... aslında heyecanlı ama bunu da göstermiyor. birazcık da korkuyor. ilk göz ağrısı için endişeleniyor. ne de olsa ilk yavrusundan ilk torunu. artık küçük kızımı daha fazla bunaltmak istemediklerinden beni aşağı götürüyorlar, ne de olsa bir nevi ameliyat bu. endişeyle dakikaları sayıyor babam.

sonra... minnacık pembe tulumlara sarılmış kara kızının kara kızını getiriyorlar. merak ediyor ama çok yaklaşamıyor. bu küçük, saçlı kara torun ne de ufakmış ne de gerçekmiş diye geçiriyor içinden. bana benziyor mi acaba? karalığını benden almış...

içinde torun heyecanı yanında endişeler yaşıyor; ilk göz ağrısı nerde kaldı diye. ben geldiğimde hiç bir şey olmamış gibi oturduğu yerden doğrudan bana bakıyor, içimden geçenleri görür gibi. ara sıra ellerini arkasında birleştirip kalkarak bir iki adım yaklaşıyor.

günler geçiyor, aylar geçiyor. kızım büyüdükçe onu sevgiyle inceliyor. uyurken çatılmış kaşlarını fark ediyor, 'benden almış bunu da' diyor. koç koç yapıyor, küt küt oynuyor. kızım da pek seviyor azıcık hoplatılmayı zıplatılmayı. tam babamın dişine göre bir torun bu.

kızım her gün büyüyor, anlamlı anlamsız dededededede diye sıralıyor. ama dedesini görünce hep gülümsüyor. yürümeye başlayınca onun yanından ayrılmıyor, elinde hangi oyuncak varsa ona veriyor, elinde olmayanları yanına taşıyor. babam çocuklarına davrandığından çok daha yumuşak, çok daha toleranslı. yılların karizmasını çizdiriyor ufaktan ufaktan. ama torunu ona benziyor; dikkatli, mesafeli, ciddi, inceleyen, hemen kendini bırakmayan...

büyüdükçe algıları açılıyor, tepkiler veriyor, dedesine sarılıyor. dedesinin kucağında uyuyor. koca dişleriyle dedesine gülüyor. şaşkın şaşkın ona bakıyor. yanında daha güvenli hissediyor.

olmuyor, daha fazla hayal edilemiyor...

sadece benim göremediğim kızımın görebildiği varlıklardan birinin babam olduğunu, boşluğa attığı gülücüklerden birini ona attığını varsayabiliyorum.

kızım dedesini hiç tanıyamıyor. hiç onunla oynayamıyor. hiç bir zaman babamın onu gördüğünde nasıl tepki verebileceğini bilemiyorum. sadece karnımdaki varlığının haberini ögrenmis ve son sozleri torununun ona benzeyip benzemeyeceğini sormasi olmuştu...

hayır, kendimi kandırmayayım. ne kadar anlatabilirim ki ona ya da o ne kadarını anlayabilir ki? babam hep birkaç fotoğraf olacak onun için, benim içinse çoook uzaklardan silüetini seçebildiğim bir hayal...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder