3 Mayıs 2011 Salı

I want to die peacefully in my sleep, like my grandfather.. Not screaming and yelling like the passengers in his car.

çok anlaşılır bir şekilde insanın dünyadaki varlığını ve ,bedenin yok olmasıyla, yokluğunu sorguluyorum. herkes gibi ölümden korkmuyorum acı çekmekten korkuyorum, ölümden korkmuyorum bilinmezlikten korkuyorum, ölümden korkmuyorum öldükten sonra yalnız kalmaktan korkuyorum. ya da herkes gibi değil bilmiyorum.

insan vücudunun mükemmelliği çok klişe bir şekilde herkes tarafından dile getirilir. body worlds sergisine gittiğimde etkilenmiştim, onlara cidden sanat eseri olarak bakıyordum.

insan vücudu daha da önemlisi insan ruhu gerçekten mucize. kendini yenilemek, iyileşebilmek. ama hücrelerin kendini fazla fazla yenilemesi bir felaket. vücudun durmadan kendine gerekmeyecek hücreler yaratması bedenin yok edilmesi. insanın ruhunun ışığının umudunun söndüğü yer vucüdunun tamir edilemez hala geldiği zaman sanırım.

hepimizin kafamıza düşen bir saksıyla ölme ihtimali var ama bunun yakında olacağını düşünmüyoruz ve olursa da düşünme şansımız olmayacak. ama hastalıkta, vücut artık yedek parçasız ana motoru kaybederken insan sürekli sona yaklaştığını düşünüyor ya da fark ediyor.

işte korku o zaman somutlaşıyor, belki bir sonraki aşama rahatlamadır.umarım...

ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü...